*** İ-Ç-İ-N-D-E-K-İ-L-E-R *** |
|
|
|
|
|
|
DERSLERLE İLGİLİ TESLER
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
OYUN VE EĞLENCE
|
|
|
|
|
|
|
|
VİDEO
|
|
|
|
DEVLET
|
|
|
|
MSN BÖLÜMÜ
|
|
|
|
OYUN HİLELERİ
|
|
|
|
|
DİĞERLERİ
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
SİTEMİZE HOŞGELDİNİZ ! ! !
BU BÖLÜMÜ ÇOK BEĞENECEKSİNİZ EMİNİZ ! ! !
TÖREN
|
|
Adamın biri yine Karadeniz'i gezerken bakmış bir tepenin üzerinde Lazlar dans ediyor ve ara sıra aralarından birini tepeden aşağı atıyorlar. Adam korka korka Lazların yanına yaklaşıp sorar:
- Pardon ama ne yapıyorsunuz ?
- Kör müsün daa, Temel atma töreni yapıyoruz.
|
TEMEL TRAFİKTE
|
|
Trafik memurları karşıdan gelen Temel ve Fadime’yi çevirmiş. İkisinin kemerlerini de takılı görünce tebrik etmiş:
- Bugün yaptığımız kontrolde tek emniyet kemerini takan çift sizsiniz. Bu yüzden 500 milyon ödül veriyoruz. Bu parayla ne yapmayı düşünüyorsunuz beyefendi?...
- Ne yapacağım hemen gidip kendime ehliyet alacağım...
- Nee... Ehliyetiniz yok mu?...
Fadime olayı toparlamak için atılmış:
- Kusura bakmayın memur bey, Temel içince ne dediğini bilmez...
- Nee... Bir de içkili misiniz?...
Arka koltukta oturan yaşlı Dursun öne doğru eğilmiş:
- Ben demiş idum çalıntı arabayla yola çıkmayalım başımıza bir iş gelir diye...
Memur neye uğradığını şaşırmışken, bagajdan atlayan İdris koşarak gelmiş:
- Ne oldu?... Geçtik mi sınırı ?...
|
SİNEMAYA
|
|
Temel ile Dursun bir gün sokakta bir penguen bulmuşlar ve onu karakola götürmüşler.
Komiser onlara bu hayvanı çabuk hayvanat bahçesine götürün demiş.
Akşama doğru komiser pencereden dışarı bakarken Temel ile Dursun pengueni ortalarına almış gezdiriyorlar.
Komiser pencereyi açıp demiş ki;
-Ula uşaklar ben size o hayvanı hayvanat bahçesine götürün demedim mi?
Temel ile Dursun kızgın bir şekilde;
-Tamam da götürdük şimdide sinemaya götüreyruz demişler
|
ŞAKA
|
|
Bir gün Temel balığa çıkar. İyi bir avdan sonra bir tekne balık tutar. Birden hava patlar ve çok büyük bir fırtına çıkar.
Temel dua etmeye başlar.Tanrım beni bu fırtınadan kurtarırsan bütün bu balıkları fakirlere dağıtacağım der içinden.
Hava bir zaman sonra düzelir. Temel evine dönmeye başlar. Bir taraftan da balıklara bakar ve içinden bu balıklar fazla yarısını dağıtsam olur der. Biraz daha sonra balıklara tekrar bakar ve bu balıkların yarısı da çok fazla, ben bunların çeyreğini dağıtsam olur der.
Biraz daha zaman geçer Temel tekrar balıklara bakar.Tam o sırada hava tekrar bozulur.Temel kafasını gökyüzüne diker ve şöyle der:
- Haçen sende şakadan heç anlamiyesun...
|
FRENİ OLAN DURSUN
|
|
Temel ile Fadime el ele tarlada yürürken, dayanamamışlar ve başlamışlar sevişmeye... Ama o heyecanla yattıkları yerin tren rayı olduğunu görememişler.
Derken uzaktan tren geliyor. Makinist bir bakıyor rayların üzerinde 2 insan sevişiyor.. Sireni çekiyor.. Temel ile Fadime tınmıyor, 100 m kala tekrar çekiyor gene kaçmıyor bizimkiler, 50m..30m derken imdat frenini çekiyor makinist...
Vagonlar birbirine giriyor çok büyük maddi hasar var... Hemen Fadime ile Temel'i suçüstü mahkemesine çıkarıyorlar...
Hakim:
- Ya kardeşim treni görmedin mi sireni duymadın mi ?
Temel:
- Duyduk hakim bey
-Ula niye kaçmadınız o zaman?.....
-Valla hakim bey bir baktım ben geliyorum , Fadime geliyor, tren geliyor..... Dedim ki "FRENİ OLAN DURSUN.."
|
BİLİM ADAMI TEMEL
|
|
Bir bilim adamı; olan Temel'in fareler üzerinde yaptığı deney!
Temel'in kayıt cihazına aldığı notlardan alıntılar
1. gün: Fare uzun süre labirentin içinde dolandı ama peyniri bulamadı
-- İç güdüleri zayıf
3. gün: Negatif. Sadece labirenti değil, odanın hemen her yerini aradı tüm dolapları, çekmeceleri, kavanozları karıştırdı. Hatta bir tablonun arkasına ve ceplerime bile baktı.
-- Bu fare tam bir salak.
7. gün: En ufak bir ilerleme yok. Artık arama isteğini bile kaybetti, telefonla köşedeki büfeden iki
karışık tost, bir ayran istemiş.
-- Zekadan böylesine yoksun oluşu deneylerimde yol almamı önlüyor.
18. gün: Zamanla becerilerini geliştirmesi lazımdı, ama sıfır! Bursa'dan aradı, "kaygılanmamamı, peyniri
bulacağını" söyledi. Ona gittikçe peynirden uzaklaştığını anlatmaya çalıştım, ama dinlemedi.
-- Ciddi zeka problemi!
74. gün: Umutsuzluğa kapılıyorum; fare, henüz bir zeka belirtisi gösteremedi. En son Tibet'ten aradı, hayatın anlamı gibisinden birşey bulduğunu söyledi. Ama peyniri bulamamış ve artık umrunda da
değilmiş.
-- Aptal hayvan! Hayallerimden ve kariyerimden geriye küflü peynirler kaldı.
93.gün: Labirentin içine koymayı unuttuğum için farenin peyniri
bulamadığını; farkettim.
|
BUZDOLABI
|
|
Eve geç saatte zilzurna sarhoş gelen Temel, yatmadan önce tuvalete gider. Daha sonra yatak odasının ışığını yakar kapıya dayanır. Gözleri kamaşarak uyanan Fadime'ye:
- Ula kari der, sana helal olsun. Sen Trabizon'un en iyi karisusun.
İltifata alışık olmayan Fadime:
- Ne oldi herif nereden icabetti bu laflar?
- Daha ne olsun. Biraz önce tuvalete su dökmeye gittum. Tuvaletin kapisuni ne güzel yaptirmişsun öyle, kapiyi açunca elekturuk kendiluğundan yanayi, deyince,
Fadime yataktan fırlar;
-Ula herif sen buzdolabuna işedun ya!
|
KAPLUMBAĞA TEMEL
|
|
Dört kaplumbağa, pikniğe çıkmaya karar vermiş. Erzakları hazırlayıp; bir yıl, iki yıl, beş, on yıl derken, otuz yıl sonra piknik yerine varmışlar. Gazozları, yiyecekleri, her şeyi ortaya çıkarmışlar. Bir bakmışlar gazoz açacağı yok. Tek çözüm, birinin eve gidip açacağı alıp gelmesi. Görev, içlerinde en küçük kaplumbağa olan Temel'e düşmüş. Genç kaplumbağa:
-Ben gelene kadar buradaki yiyeceklere dokunmazsanız giderim...
Diğerleri bunu kabul etmiş. Temel, yola çıkmış; bir,iki, on, yirmi yıl geçmiş. Bu arada, yaşlı kaplumbağalardan biri fenalaşmış. Arkadaşları ne yapsa faydasız, son bir dileği olup olmadığını sormuşlar:
-Gerçi genç kaplumbağaya söz verdik ama, şuradaki sarmalardan bir tanesini yesem olur mu?...
-Elbette...
Diyerek, sarmalardan birini vermişler. Tam ağzına atacağı sırada, genç Temel, çalıların arasından fırlamış:
-Gitmiyorum işte, gitmiyorum...
|
OLSA IDI DEDUK
|
|
Temel 40 arkadaşı ile bir takaya binerler Karadeniz’e gezmeye açılırlar. Biraz dolaştıktan sonra kaptan hepsini toplar.
- "Arkadaşlar, bu 40sandik altını nasıl paylaşacağız" der.
Her kafadan bir ses çıkar. Olurdu!, olmazdı!, öyle olsun! böyle olmaz' derken kavga çıkar hepsi birbirini öldürür. Bir Temel yaralı olarak kurtulur. Taka kendi halinde Karadeniz’de dolaşırken Sahil Güvenlik görür takaya yaklaşıp yukarı çıkarlar ki hepsi ölmüş, bir yaralı var. Hemen takayı sahile çekerler. Temel'i hastanede tedavi ettirdikten sonra karakola alırlar, sorguya çekerler.
Komiser sorar:
- "Oğlum ne oldu anlat bakalım."
Temel baslar:
- "40 çisi takaya binduk, cezmeye çiktuk. O arada kaptan 40 sandik altini nasil paylasacagimizi ortaya atti, anlasamaduk kavga çikti. Durum budur."
Komiser.
-"Oglum biz takayı aradık, takada hiç bir şey yok. Nerede 40 sandık altın!."
- "Komserum, 40 sandik altin var diyen çiim, biz de olsaydi deduk!."
|
VATAN NEDİR?
|
|
Temele askerde komutan sormuş;
- Vatan nedir?
Temel cevap verememiş. Sonra Hasan çavuşa sormuşlar
Hasan çavuş;
- Vatan anamızdır… demiş.
Tekrar Temel’e sormuşlar;
- Vatan nedir?
Temel:
- Vatan Hasan çavuşun anasıdır komutanım demiş.
|
SOĞAN
|
|
Temel eczacılık fakültesini bitirmiş. Fakat eczane açacak parası yok. Girmiş bir eczaneye:
- Beyefendi sizde soğan var mı?
Adam Temel’i başından savmış. Temel bu durur mu? Her gün yeni saçma sorularla geliyormuş. Bir gün eczacı Temel’e:
- Kardeşim senin derdin ne?
- Burayı bana sat.
Eczacı kurtulmak için eczaneyi satmış. Birkaç gün sonra eczaneyi satan adam içeri girmiş. Temel’e:
- Siz de soğan var mı? demiş... Temel adama:
- Bizde soğan var ama senin reçeten var mı? demiş...
|
VERGİ
|
|
Bizim Temel uluslararası ekonomi toplantısına katılır... Devletin topladığı vergi dağılımını tartışırlar... Konuşmacılardan biri Amerikalı, biri Avrupalı, biri de Temel.. Ortaya bir fikir atılır... Halktan toplanan vergiler nasıl dağılım yapılacak. Amerikan vatandaşı söz alır:
-Bizim Amerika’da önce yere bir çizgi çizeriz ve sonra topladığımız vergileri havaya atarız... Çizginin soluna düşen paraları halka hizmet olarak geri veririz, sağ tarafta kalan devlete kalır, yatırım yaparız...
Derken Avrupalı söz alır ve:
- Bizim Avrupa’da başka ama ona benzer bir uygulama yaparız... Önce yere bir daire çizeriz... Halktan toplanan vergileri havaya atarız. Dairenin dışında kalan halka hizmet olarak geri döner, dairenin içine düşenleri devlet harcamalarına kullanırız...
Sıra bizim Temel’e gelir ve başlar anlatmaya:
-Ula uşaklar ne güzel anlattunuz. Keşke bizda sizun çirkefluklerunuzi değil da habu çalışkanluğunuzi alsak... İnanun bizum öyle bir uygulamamız yok... Bizde daha kısa oluyi... Bi kere öyle yere çizgi çizmezuk... Bizde hükümet halktan toplar vergileri... Atar havaya. Yere düşenleri kendilerine harcama yaparlar... Havaya kalanlar halka hizmet olarak geri döner...
|
YASSI TAVUK
|
|
Karadeniz'i gezen bir adam yolda aniden önüne çıkan tavuğu ezmiş. Hayvanı ezdiği için üzüntü duymuş ve gidip sahibine en azından parasını vermek istemiş. Almış tavuğu ve hemen oradaki köye gitmiş. Elindeki tavukla kahveden içeri girmiş ve :
- Afedersiniz; ben hemen köy dışında bu tavuğu ezdim. Sahibini arıyorum, en azından parasını vereyim diye. Acaba bu tavuğun sahibi kim ? Bunun üzerine hep beraber tavuğa bakan Lazlar :
- Hemşerim sen yanlış geldin. Bizim köyde böyle yassı tavuk bulunmaz.
|
SAĞIR KİM?
|
|
Temel doktora gitmiş:
- Doktor bey, Bizum Fadime sağır herhalde, sorularima cevap vermeyi...
- Karınızın sağırlık derecesini ölçelim. Siz bir soru sorun, duymaz ise beş adım yaklaşıp soruyu tekrarlayın. Ne kadar mesafede duyuyor bilelim.
Temel, deneme yapmak için eve gittiğinde Fadime'yi yemek yaparken bulmuş:
- Karıcuğum bugün yemekte ne var?
Ses yok... Beş adım yaklaşıp bir daha sormuş. Çıt yok... Bir beş adım daha yaklaşıp yine sormuş:
- Kiz Fadime saa diyrum, yemekte ne var?
- Bak Temel, dördüncü kez söyliyrum, yemekte hamsili pilav var...
SEN BUNA HAYAT MI DİYOSUN?
|
|
Temel Marsa giden ilk astronottur .
10 milyar dolarlık muhteşem bir uzay gemisi ile giden Temel'den dönüşe dek haber alınamayacaktır.
Temel 10 yıl sonra geri döndüğünde flaşlar patlar , herkes merakla etrafını sarar.
- Marsta hayat var mı
Temel omuzlarını silker:
- Yok ...
Bilim adamları basın ve tüm dünya hayal kırıklığı içindedir. Temel'i uçağa bindirip Trabzon’a uğurlarlar.
Akşam evinde ailesi ile TV 'den kendi dönüşünü seyreden Temel'in oğlu sorar:
- Buba yahu hakikaten Mars'ta hayat yok muydu ?
Temel yine omuzlarını silkerek:
- Haçan saat 11 dedin miydu bütün tükkanlar kapaniyi! Sen puna hayat mi diysin?
|
|
GEÇİM ÇARESİ
|
|
Siyasiler boş yere kavga ederse ekonomi de vatandaşa kalır... Temel, Dursun ve İdris’in parasızlıkları canlarına tak eder. Bir taraftan işsizlik bir taraftan geleceği kapkara bir siyaset... Ekonomi ve enflasyonu bırakan siyasiler devamlı kavga ederler...
Bunlar da oturur geleceğimizi, yani ekonomi, işsizlik nasıl çözülür onu tartışırlar. İdris söz alır:
- Uşaklar ben en hızlı kalkunmanun yolini buldum... Bi uçak filosu yolliyalum. New York’i bombaliyalum... Sora da Amerika bize atom atar. Teslim oluruk. Sora da Japonya gibi çikaruk ortaya aha zengin oldun...
Dursun atılır:
- Ula daha kolayi varken öyle niye edeyruk... En iyisi Amerika’ya savaş ilan edelum Beşinci Filo oriya çıkarma yapar... Savaşı kaybederuk... Ardından Almanya gibi ortaya çikaruk aha zenginsun. Sonunda Temel atılır, kafasını kaşır ve:
- Ula uşaklar ya savaşi biz kazanursak, oni hiç hesap etmedunuz...
|
CESARET
|
|
Temel ile Dursun doktora gitmişler.
Dursun öksürüyor, Temel ise kabız imiş. Doktor bunlara birer şurup vermiş fakat şişeler karışmış.
Doktor bir hafta sonra kontrole gelmelerini istemiş. Bir hafta sonra Dursun doktora gitmiş.
- Doktor nasıl oldun, öksürüğün geçti mi? diye sormuş.
Dursun ise
- Toktor pey haçan cesaret edup te öksüremeyrum demiş
|
SAY
|
|
Bizim küçük Temel, Okuldan bir türlü mezun olamıyor. En sonunda öğretmen:
- Oğlum seni imtihan edeceğim. Bilirsen seni mezun edeceğim.
Temel sevinir, sözlüye kalkar... Hoca:
- Söyle bakayım Temel, İngiltere'yle Fransa kaç kez savaştılar?
Küçük Temel:
- Alti defa savaştiler öğretmenum.
Hoca:
- Aferin sana Temel, tebrik ederum, der.
Küçük Temel, mezun oldum sevinciyle hocaya bakarken, hoca:
- Peki say bakalım, demez mi?
Küçük Temel:
-Bir... İki... Üç... Dört... Beş... Alti.
|
PARMAK
|
|
Lazların atölyesinde bir iş kazası olmuş ve bir Laz’ın parmağı kopmuş. Lazlar hemen ilk yardım yaparak kopan parmağı bir buz torbası içinde hastaneye yetiştirmişler. Koşarak cerraha parmağı vermişler.
Parmağı alan cerrah:
- Güzel, parmağa bir şey olmamış. Hasta nerde?
- Ne hastası? Onu da mı getirmemiz gerekiyordu?
|
BİR HAFTA SONRA DAHA ÇOĞALACAK
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 61 ziyaretçi (67 klik) kişi burdaydı!
|
|
|
|
|